12 Ekim 2015 Pazartesi

Kulüpten Notlar (Bok Yiyenler Ülkesi)

O kadar sinirliyim ki bir şeyler yazmadan duramadım! 

Ulan ne boktan ne lanet bir dönemdeyiz ki insanlar insan olarak kabul edilmiyor bile! Nasıl boktan beyinleriniz var ki insanları geçtiniz ölüleri bile ayırıyorsunuz bu nasıl bir adiliktir bu nasıl bir şerefsizliktir bu nasıl bir vicdansızlıktır! Siz ne oldunuz böyle ne zaman insanlığınızı bu kadar unuttunuz ne zaman bu kadar karaktersiz ve satılmış varlıklar haline dönüştünüz? Ne yaşadınız bu kadar da sizi bu kadar çekilmez pislik insanlar haline getirdi bu hayat? Ne oldu ne gördünüz de siz komşunuzun kellesini kesecek kadar adi karakter yoksunu zekasız insanlar haline geldiniz ulan? Hiç mi yaşadıklarınızdan ders alma huyunuz kalmadı hep mi intikam kan kan kan kan diye didinir oldunuz? Ne oldu size be adına insan demeye bile dilimin varmadığı insan kalıntıları döl israfları? Ne oldu lan size bana bir anlatın hele! Beni benden nefret ettirdiniz ulan bu kadar mı insanın içini acıtabilirsiniz bu kadar mı ruhunuzu şeytana satarsınız? Şeytan gelse şimdi şu ülkeye ve görse durumu ne der acaba? 
Son bir iki gündür gördüm ki sizlerden ve bizlerden bir bok olmaz bırakın artık yaşamayı falan gerçekten bırakın! Gidin o zehirli beyinlerinizi yiyin birbirinizin gidin o lanet kafalarınızı kemire kemire yok edin kendinizi ve hep birilerinin peşine takılın birileri ne derse tekrar edin birilerinin köpeği olun hep göt yalayın hep o yaladığınız götlerden çıkan bokları yiyin yiyin ve onlarla doyun yok olun demeyeceğim çünkü o zaman sizden bir farkım kalmaz ama öyle bir hale gelin ki yaptıklarınızı fark edemez vaziyette birilerinin kucağında yaşayın! 
Beni bile bu hayattan bu ülkeden bu insanlıktan soğutabildiniz ya helal olsun size umudumu hayallerimi isteklerimi her şeyimi çaldınız ulan her şeyimi yok ettiniz! Sizin gibi insanları tanıdığım için kendimden hicap duyuyorum bu üzüntü falan da değil bildiğin nefret kendi kendime duyduğum pis bir nefret lanet olası kalplerinizin karanlığını göre göre yaşamaktan bıktığımın tak demesinin son raddesi! 
Ancak biliyorum ki her kaosun sonunda bir kozmos olacaktır ve o kozmos umarım en yakın zamanda bizim ülkemize gelir çünkü ben artık bu olanları gördükçe söylenenleri duydukça nefes alamıyorum!

Sanırım bizim "Kurtuluş Savaşımız" da sizin asalak beyinlerinizi bu ülkeden temizlemek olacak!

11 Ekim 2015 Pazar

Ama'sız Bir Dünya

   Ölüm hak...Elbet hepimiz o korktuğumuz son ile karşılaşacağız, kaçış yok. Ama kardeşim, 
parçalanarak ölüyoruz be! Kolumu bir yerden, bacağımı bir yerden topluyorlar. Annem son kez yüzümü göremiyor mesela. Yanıyoruz, kavruluyoruz, parçalanıyoruz. Daha dün Başkent'in göbeğinde patlayan bombalarla savrulurdu her bir parçamız.Tam da "Bu meydan, kanlı meydan" diye türküler söylerken öldü arkadaşlarımız ve de vicdanımız. Bu bir sınavdı insanlığımıza dair. Ancak, ülkece sınıfta kaldık. Çünkü biz değildik orada ölen. Bizden farklı düşünenlerdi. Hatta bazımıza göre hepsi teröristti. Ama'sız oku bu cümlelerimi! Ama o şu partiden, ama o şunu destekliyor, ama şu terörist demeden, sadece insan olduğu için üzül, yas tut. Kıyaslama yapma. Buna 3 gün yas ilan ettin, diğerine neden etmedin deme! Haykır böyle kalleşçe ölmek istemediğini! Suçluyu ara, bul, cezalandır. Ama düşman olma! Bu onu destekledi, bu da suçlu deyip, masumun yakasına yapışma! Nasıl kurtuluruz bu illetten diye oku, araştır, düşün! Ama asla savaşma! Yolun hep barıştan geçsin! Hem silahla hangi topluma barış gelmiş ki? Son olarak korkma! Sen halksın! Bu vatanın asıl sahibisin. Diktatörler, liderler, sultanlar, saraylar hepsi geçici. Aslolan sensin. Bu düzeni değiştirecek olan kudret de senin elinde. Unutma "başka bir dünya mümkün!"

6 Ekim 2015 Salı

Ömrün İçindeki Meraklı Ağaç (Tanrıya Bir Selam)

Odamın camından dışarı baktığımda bir ağaç görüyorum hep orada öylece duran bir kayısı ağacı yaprakları ne küçük ne büyük tam da benim gibi. Onunla saatlerce birbirimize bakabiliriz böyle dururken ve sessizce konuşuruz içten içe ben çocuk halimle günümü, yaşadıklarımı anlatırım durmadan o da dinler sessizce ve bir kere olsun bile sıkıldım deyip çekip gitmeden o yüzden mi bilmiyorum ama biraz farklı seviyorum o ağacı benimle birlikte büyüyor her sene biraz daha genişliyor biraz daha uzuyor ve biraz daha penceremin tamamı olmaya başlıyor.

Ne kadar büyüse de dallarının arasından gökyüzünü görüyorum geceleri. Şehrin dışında olmamızdan mıdır yoksa dünyanın daha temiz bir yer olmasından mıdır yıldızları daha güzel görüyorum. O koca uçsuz karanlıkta aydınlık bir şehir gibi bana bakardı yıldızlar ve ben de onlara, kimileri yanıp sönen araba lambaları gibi göz kırparlar bana ve kayıp uzaklaşarak kaybolup giderler. Acaba yukarıda neler var diye düşünür dururum mesela o yıldızların ötesinde midir Tanrı?


O kadar büyük geliyor ki her şey hala biraz daha büyümem gerekli bazı şeylerin ne olduğunu kavrayabilmem için ama yine de yola devam ediyorum her seferinde durmadan. O yıldızlar o gökyüzü o karanlıktaki fenerler gibi düşlerin içinde kaybolan bir çocuk uykuya dalmanın arifesinde sessizce açık kalan perdenin kenarından baktığı dünyada düşler kuran küçük bir çocuk. İşte bir sürü şey geceyi aydınlatmak için daha fazla ışık veriyor bana hayalini kurduklarımı bir bir yakıyorum beynimde ve her biri büyüye büyüye daha büyük bir ışık oluyor yangın oluyor kimi zaman korkutuyor kimi zaman neşe veriyor küçük bedenime kim bilir belki daha neler yapmayı planlayacağım gelecek günlerde…