Odamın camından dışarı baktığımda
bir ağaç görüyorum hep orada öylece duran bir kayısı ağacı yaprakları ne küçük
ne büyük tam da benim gibi. Onunla saatlerce birbirimize bakabiliriz böyle
dururken ve sessizce konuşuruz içten içe ben çocuk halimle günümü, yaşadıklarımı
anlatırım durmadan o da dinler sessizce ve bir kere olsun bile sıkıldım deyip
çekip gitmeden o yüzden mi bilmiyorum ama biraz farklı seviyorum o ağacı
benimle birlikte büyüyor her sene biraz daha genişliyor biraz daha uzuyor ve
biraz daha penceremin tamamı olmaya başlıyor.
Ne kadar büyüse de dallarının
arasından gökyüzünü görüyorum geceleri. Şehrin dışında olmamızdan mıdır yoksa
dünyanın daha temiz bir yer olmasından mıdır yıldızları daha güzel görüyorum. O
koca uçsuz karanlıkta aydınlık bir şehir gibi bana bakardı yıldızlar ve ben de
onlara, kimileri yanıp sönen araba lambaları gibi göz kırparlar bana ve kayıp
uzaklaşarak kaybolup giderler. Acaba yukarıda neler var diye düşünür dururum
mesela o yıldızların ötesinde midir Tanrı?
O kadar büyük geliyor ki her şey
hala biraz daha büyümem gerekli bazı şeylerin ne olduğunu kavrayabilmem için
ama yine de yola devam ediyorum her seferinde durmadan. O yıldızlar o gökyüzü o
karanlıktaki fenerler gibi düşlerin içinde kaybolan bir çocuk uykuya dalmanın
arifesinde sessizce açık kalan perdenin kenarından baktığı dünyada düşler kuran
küçük bir çocuk. İşte bir sürü şey geceyi aydınlatmak için daha fazla ışık
veriyor bana hayalini kurduklarımı bir bir yakıyorum beynimde ve her biri
büyüye büyüye daha büyük bir ışık oluyor yangın oluyor kimi zaman korkutuyor
kimi zaman neşe veriyor küçük bedenime kim bilir belki daha neler yapmayı
planlayacağım gelecek günlerde…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder