30 Temmuz 2015 Perşembe

Kaplumbağalar da Uçar(2004)

Bugünlerde hem mültecilere karşı hem ülkede bulunan kamplarda/sokaklarda yaşayan Suriyelilere karşı bakış açımızı genişletmek için  hem de süreç böyle giderse benzerlerinin tekrar tekrar yaşanabileceği yönünde farkındalık arttırmak için bu filmi tekrar izlemek ve düşünmek gerektiğine inanıyorum...

Kaplumbağalar da Uçar İranlı Kürt yönetmen Bahman Ghobadi'nin Saddam döneminden sonra Irak -Türkiye sınırındaki Kürt Mülteci kampında yaşananları çocuk denilse de kendileri yetişkin birey olmak zorunda kalmış; Agrin, Satellite, Peşo, Hangao, Rega, Shirkooh gibi karakterlerin gözünden aktardığı etkileyici bir film...

Filmi filmin etkisinde ele almak oldukça basit kalmaktadır...İzlerken göze çarpan her durum her an savaş olmaksızın da yaşanabilirken üstü örtülebilirken hiç olmuyormuşçasına ya da hiç olmayacakmış gibi davranmak, izledikten sonra bir iki sigara içip iki yutkunup devam etmek işte en kolay şey bu sanırım...

Film Irak-Türkiye  sınırında geçiyor,
Filmde Kürtler ana karakterler,
Filmde mayınlar yüzünden kolu/bacağı olmayan çocuklar,
Filmde tecavüze uğramış çocuklar,
Filmde büyük umutlar
Filmde çaresizlikler,
.
.
.
Gerçekte neler var peki?
Sınırlar
Karakterler
İnsanlar
Umutlar
Çaresizlikler
.
.
.
Filmdeki gibi sınırlandırmak pek de mümkün görünmüyor sanki...
'...

17 Temmuz 2015 Cuma

Şiirsokakta, Şiir Heryerde Hatta Tezgahta

   Twitter güzelliklerinden biri de insanları bazen bir sözcükte, bazen bir mesajda buluşturması. Son zamanlarda efsane bir konu başlığı var. #şiirheryerde Evet dostlar bugün sokaktan şiirlerde bulacağız kendimizi. Fotoğraf sahipleri ve şair üstadlardan af dileyerek başlıyorum kolaja.


 Sokak samimidir, kalbini yansıtır adamın...


 Çok az kelimeyle, çok şeyler anlatır...



Bazen açlığı anlatır...


 Bazen de pişmanlığı...



 Ticari zekaya hayran bıraktırır şiir...













 Bazen olay, anlam bütünlüğü sarılır...



Ooo! Sosyal Mesaj. Dedirtir...


 Bazen fazla serttir ama güzeldir be...






 İnce; çok incedir...

 İnceden yüreğe dokunur...







 Aşkı ne de güzel anlatmış dedirtir...






13 Temmuz 2015 Pazartesi

Zulme İnananlar

   Zulme karşı nasıl savaşılır. Bugün dindarların, kendini müslüman, hıristiyan, yahudi, budist, sünni, şii vb. olarak tanımlayanların en büyük derdi bu olmalı. Bu sorunun çözümlerini tartışmalılar cuma günleri ve diğer günler.

   Çatır çatır kesilen masum kelleri nasıl kurtarabilirizi tartışmak, kundakdaki bebelerin nasıl hayatta kalabilme ihtimallerini konuşmak şu an için en önemli mesele olmalı. En azından Sakızın orucu bozup bozmayacağını, namazda gözlerin seccadeye kilitlenip kilitlenmeyeceğini tartışmaktan vakit bulduğumuz zamanlarda zulmü tartışalım ey cemaat-i müslimin.

    "Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz! Nisa 75" diyor Allah. Size ne oluyor da akli, vicdani, psikolojik, maddi bir savaştan kaçıyorsunuz. İyi insanlara desteğe yaklaşmıyorsunuz. Zulme karşı savaştan yüz çeviriyorsunuz. Üstelik acımadan öldüren, tecavüz eden, soy kıran, eziyet eden adam, seninle aynı dine mensup olduğunu idaa ediyor. Kendini temize çıkartmayacak mısın. Allah'ı bu iftiradan ne zaman kurtaracaksın.

   Adı Arapça S-L-M:barış,teslimiyet kökünden gelen bir din ne zaman zulüm ve fesatla değiştirdi anlamını. İnsanların aklına ne zamandan beri Allah, tekbir, müslüman, Kuran diyince ölüm, katliam, korku ve vahşet gelmeye başladı.

   Unutma ey Müslüman bu yük senin sırtında. Aklını başına toplamassan cezası çok yakın!