Yatağında usulca doğruldu ve doğan güneşe baktı. Bu kış gününde ne kadar da parlak ve sıcacıktı. Artık kalkamıyordu yerinden, kalmamıştı takati. Annesini uyandırmaya kıyamadı, öylece yattı yatağında ve düşünmeye başladı çocukluğunu. Küçük bedeniyle okula gidişini, bahçeden meyve koparışını, arkadaşlarıyla oynadığı oyunları. Artık hayal meyal hatırladığı ilk aşkını ve hiç unutmadığı son sevgilisini. Sadece bunlar kalmıştı elinde çünkü konuşmakta zorlanıyordu, nefes almakta da öyle ve elleri artık eskisi gibi tutamıyordu öyle her şeyi. Yaşlılıktan değildi bu çünkü daha 30'undaydı ama illet hastalık bırakmamıştı peşini uzun yıllardır. Yaşamanın ne ağır bir şey olduğunu anlıyordu artık ve ölmeyi kurtuluş olarak görüyordu hem kendisi hem de ailesi için. Böyle her gün üzülmektense bir gün üzülmek iyidir diyordu içinden annesini düşünerek. Yapabilse kendisi çoktan yapardı belki ama olmuyordu işte... Beklemek dışında elinden bir şey gelmiyordu, çaresizliği son damlasına kadar tadıyordu başkalarının tatmadığı kadar hem de. Son bir dileğim olsa ne dilerdim acaba diye düşünmeye başladı. Yürümek mi? Koşmak mı yoksa? ya da hiç doğmamış olmak mı? Belki sevdiği insanları üzmemek olurdu dileği belki de sadece kendi yemeğini kendi yiyebilmesi... Veyahut bir kitap okumak isterdi şöyle sağlam bir polisiye hani katilin son ana kadar kendini belli etmediği, okudukça bitirmek istediğin ancak bir yandan da bitmesin diye dua ettiğin cinsten. Hepsi hayaldi ya hiç aklına iyileşmek gelmezdi çünkü bilirdi bu hastalıktan iyileşmenin yolunun kendi elinde olmadığını üstelik denemişti de başka yollar ama ne çare kimse görmemişti, duymamıştı onu. Şimdi sabahın bu ilk ışıklarında tek yaptığı şey kimseye zarar vermeden öylece yatağında yatmaktı ve uyandığı için mutlu olmakla pişman olmak arasında bir hisle zamanın geçmesini bekliyordu. Bir gün son kez uyanışının olacağı günün geleceğini biliyordu ama onun bugün olduğunu kendisi bile bilmiyordu oysaki.
Akşama kadar etrafında pervane olan annesini izledi, onun gözlerindeki çaresizliği, acımayı ve üzgünlüğü gördü. Sorsan belki daha iyi şeyler görmek isterdi bu son gününde ama olmadı. En azından mutlu bir anını görseydi annesinin son kez ama olmadı hayat ya işte bir kere düştün mü ayağa kalkmana izin vermez. Uykuya dalmıştı sessizce bir kenarda ama ani bir acıyla uyandı karnının içinde bir şeyler yanıyordu sanki etleri koparcasına acıyordu ama sesini duyuramıyordu kimselere sadece zamanı geldi galiba diye düşündü ve manasız bir gülümseme kondu yüzüne, Hoşçakal dünya ben gidiyorum artık dedi içinden, son kez derin bir nefes çekti içine aynı doğduğunda aldığı ilk nefes gibi yaktı ciğerlerini. E kolay değildi tabi yeni bir hayata başlamak, nasıl doğarken acıdıysa canı ölürken de öyle olacaktı. Odasına baktı son kez kitapları, masası, bilgisayarı, çiçekleri hepsi burada kalıyordu ama yalnız geldiği gibi yalnız gidecekti elbet. Nefesi çekildi geriye, vücudu kasıldı, gözlerini kapadı hiç açamayacağı bu dünyaya gitti, kimseye zarar vermeden, sessiz, sakin, nazlı bir edayla... Güle güle dünya...