Mutlulukla hüznün bir farkı yok aslında. İkisi de hoşuna
gider insanın, farklı anlamlar yükleriz sadece. Çok gülerken gözyaşı döktüğün
olmadı mı hiç. Ağlarken hüngür hüngür, çok feci ağlarken, artık ağlamanın uç
noktasına uzanıp kahkahalara katılıp gitmedin mi. O ince çizgiyi hiç
hissetmedin mi.
Ne kadar çok renk var değil mi ortalıkta. Bir sarı arıyorum etrafımda bulamıyorum, hep başka sarılar görüyorum. Otlara bakıyorum, aynı kökten iki ot ikisi de yeşil ama ikisi de o yeşil değil. Nasıl olur da bu kadar güzel olur her şey. Bir şey ile her şey arasındaki kalabalıklığı seyreltmek lazım.
Sevdiğin bir insanın yüzüne kaç kere bakabilirsin, yüz aynı
yüz, her seferinde her gözgöze gelişinde farklı bir yüz. Aynı ile farklının
arasını nasıl ayırabilirsin.
Hayat çok güzel görmeyi, yaşamayı, lezzetleri tatmayı
bilene. Bir Nazım şiiri okunurken, kendini Nazım’ın yerine koyduğunda aldığın
haz ile kaydıraktan hıphızlı kayarken içinin hop etmesindeki hazzı ayırt edemezsin.
Peki ya taze sıcacık ekmeği kokladığında duyduğun o çocukluğunun, egosuzluğun,
saflığın kokusu… Onsuz olabilecek misin.
Yaşamayı bil ki yaşam da sana gelsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder